KAT MÜLKİYETİ KANUNU’NA GÖRE APARTMANDA EVCİL HAYVAN BESLEME

KAT MÜLKİYETİ KANUNU’NA GÖRE APARTMANDA EVCİL HAYVAN BESLEME

Apartman kültürünün yaygınlaştığı yirmi birinci yüzyıl Türk hukuk sisteminde tartışmaların yoğun olarak yaşandığı, hukuki düzenlemelerde eksikliğin bulunduğu güncel sorunlardan birisi apartmanda evcil hayvan beslemenin hukuki niteliği meselesidir. Şehirleşmenin yaygınlaştığı ve evcil hayvanların da apartmanlarda yaşaması zorunluluğunun bulunduğu bir dönemde öncelikle, evcil hayvan sahibi kimselerin satın alacakları evin yönetim planını iyi bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Zira, Türk hukuk sisteminde apartmanda evcil hayvan besleme konusunda özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bunun yanında apartmandaki kuralları belirlerken referans alınan, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 28. maddesi; “Yönetim planı yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini yönetici ve denetçilerin alacakları ücreti ve yönetime ait diğer hususları düzenler. Yönetim planı, bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir.” denilmektedir. Evcil hayvan sahibi kimselerin, yönetim planında bu konuda yasaklayıcı bir hükmün bulunup bulunmadığını kontrol etmesi ona göre hareket etmesi gerekmektedir. Yönetim planında evcil hayvan beslemeyi yasaklayıcı bir hüküm bulunmuyorsa bağımsız alanda evcil hayvan beslenebilir şeklinde bir genelleme yapmak mümkündür. Yönetim planında yasaklama bulunuyorsa; hayvanın türüne, cinsine, büyüklüğüne, rahatsızlık verip vermediğine, beslendiği yerin ortak mekan veya bağımsız bölüm olmasına bakılmaksızın uygulanır. Yönetim planında bu hususta herhangi bir yasaklama yoksa, ister ortak mahalde ve isterse bağımsız bölümde olsun, kriter diğer kat maliklerine veya kullanıcılarına rahatsızlık verip vermemesidir. Rahatsızlık somut bir kritere veya kaç kişinin rahatsız olduğuna bağlı olmayıp, uyuşmazlık halinde mahkeme tarafından tespit edilmektedir. Somut olayın iyi bir şekilde değerlendirilmesi tespitin doğru bir şekilde yapılması gerekmektedir.

Bu konudaki Yargıtay kararları incelendiğinde; apartmanın yönetim planında yasaklayıcı bir hükmün bulunması halinde evcil hayvan beslenilmesinin mahkeme kararıyla engellenebileceği yahut mahkeme tarafından evcil hayvan sahibinin uyarılabileceği yönünde kararlar alındığı görülmektedir.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2018/1498 E. 2019/1381 K. Sayılı, 04.03.2019 tarihli ilamında: “Davalının evinde köpek beslemesi nedeniyle verdiği rahatsızlığın tahammül edilemeyecek boyutlarda olduğunu, 31/10/2013 tarihinde yapılan Prestij Residences konutları olağan genel kurulunda kat maliklerinin diğer kat maliklerine rahatsızlık verebilecek hayvanları besleyemeyeceklerine oy birliği ile karar verildiğini, bu nedenlerle davalı kat maliki …’nın evinde beslenen köpeğin tahliyesine karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş karar davalı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 18. Hukuk Dairesince “Yönetim planının 23. Maddesinin (h) bendinde, bağımsız bölüm maliklerinin kendi bağımsız bölüm ve eklentileri ile ortak yerlerde diğer kat maliklerine rahatsızlık verebilecek şekilde kuş, kedi, köpek, tavuk gibi hayvanları besleyemeyecekleri kararlaştırıldığını. Kat Mülkiyeti Kanununun 28. Maddesi gereğince yönetim planı bütün kat maliklerini, bunların külli ve cüzi haleflerini bağlayan bir sözleşme niteliğinde olduğunu. Yönetim planı değiştirilmedikçe bağımsız bölüm malikleri, külli ve cüzi halefleri ile yönetici ve denetçilerin buna uymak mecburiyetinde olduğunu. Yönetim planında bağımsız bölüm maliklerinin kendi bağımsız bölümleri ile eklenti ve ortak yerlerde hayvan besleyemeyecekleri kararlaştırıldığına göre davalının bu yönetim palanına uymak zorunda olduğunu, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunun da, ev ve süs hayvanları bakımından bunların bağımsız bölümlerde beslenebileceklerine dair bir hüküm mevcut olmadığı gibi, Türkiye’nin tarafı olduğu Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinde de buna imkan veren bir düzenleme bulunmadığını. O halde davanın kabulü gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediğini. Bu itibarla açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğu” gereğine değinilerek yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava hakimin müdahalesi istemine ilişkindir. Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve gereği yerine getirilerek davalı kat malikinin evinde beslediği köpeğin tahliyesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA oy birliği ile karar verildi.” Şeklindedir.

Yargıtay kararından anlaşılacağı üzere yönetim planında evcil hayvan beslenmesini yasaklayıcı bir hükmün bulunması halinde, evcil hayvan sahibinin uyarılabileceği hatta evcil hayvanın tahliyesine karar verilebileceği anlaşılmaktadır. Bu konuda karar verilirken yönetim planında yasaklayıcı bir hüküm yoksa da Kat Mülkiyeti Kanunu’nda düzenlenen rahatsız etmeme koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği dikkate alınmalıdır. Apartmanın diğer sakinlerinin hayvandan rahatsız olup olmadığına bakmalıdır. Sorun gürültüden kaynaklanıyorsa, gürültü tespiti için bilirkişi raporu alınmalıdır. Burada evcil hayvan sahibinin özellikle köpek sahiplerinin dikkat etmesi gereken önemli ayrıntılar vardır. Gürültü tespiti yapılırken şikâyetçi olunan daire bazında ölçüm ve tespit yapılmalıdır. Hayvanın havlaması sürekli olmadığı sürece, hayvan sahibi seyrek havlamalara itiraz etme hakkına sahiptir. Şikâyetin geçerli olması için gürültünün sürekli ve belirli bir desibelin üzerinde olması gerekmektedir. Somut olayda bunu belirleyecek kişi uzman bilirkişilerdir. Verilecek olan kararın da bu tespitlere uygun olarak yapılacağı unutulmamalıdır.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 18.04.2011 tarihli, 2011/3300 E. sayılı 2011/5219 K. Numaralı kararı: “Davada, ana yapının 2 numaralı bağımsız bölümünde ve ortak yerlerde davalıların kedi ve köpek beslediği belirtilerek, bu hayvanların beslenmesinin önlenmesi ve 2.000 TL maddi zararın tahsili istenilmiş… Kat Mülkiyeti Yasası`nın 28. maddesine göre tüm kat maliklerini bağlayıcı sözleşme niteliğinde olan yönetim planında, bağımsız bölüm ve eklentilerinde kedi, köpek gibi hayvanların beslenmesi açıkça yasaklanmışsa, bağımsız bölümde beslenen kedi ve köpekler çevresine rahatsızlık vermemiş olsa bile uyuşmazlık halinde mahkemece yönetim planının uygulanması zorunludur. Ana gayrimenkulün yönetim planının 9/e maddesinde kat malikleri kurulunca müsaade edilmedikçe ana gayrimenkulün bağımsız bölüm, eklenti ve ortak yerlerinde kedi ve köpek beslenmesi yasaklanmış olduğu gibi yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ve dinlenen tanık beyanlarına göre; beslenen kedi ve köpeklerin başkalarına zarar verdiği de anlaşılmıştır. Bu durum karşısında mahkemece; davalı tarafça beslendiği sabit olunan kedi ve köpeklerin bağımsız bölüm ve ortak yerlerden uzaklaştırılmasına karar vermek gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA )” şeklindeki karar dikkate alındığında yönetim planın önemini, hayvanın çevreye verdiği zararın tespiti halinde mahkeme kanaatinde değişiklik olabileceği ve hayvanın vereceği zarardan sahibinin sorumlu olacağı anlaşılmaktadır.

Hayvanların haklarını korumak için çıkarılan kanunlardan birisi olan, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde; “Bir hayvanı, bakımının gerektirdiği yaygın eğitim programına katılarak sahiplenen veya ona bakan kişi, hayvanı barındırmak, hayvanın türüne ve üreme yöntemine uygun olan etolojik ihtiyaçlarını temin etmek, sağlığına dikkat etmek, insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından gerekli tüm önlemleri almakla yükümlüdür. Hayvan sahipleri, sahip oldukları hayvanlardan kaynaklanan çevre kirliliğini ve insanlara verilebilecek zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirleri almakla yükümlü olup; zamanında ve yeterli seviyede tedbir alınmamasından kaynaklanan zararları tazmin etmek zorundadırlar.” Denilmektedir. Madde metninden çıkarılması gereken sonuçlardan birisi, bakıma muhtaç hayvanın bakımını üstlenen kişilerin sorumluluğunun ağır olmasıdır. Ayrıca evcil hayvan sahiplerinin öncelikle hayvanın iyiliği açısından tüm önlemleri alması sonrasında çevreye karşı sorumluluğunu da tam anlamıyla yerine getirmesi gerekmektedir. Kanun metninden anlaşılacağı üzere, evcil hayvanın çevreye ve insanlara verdiği zarardan sahibi sorumlu olacaktır. Buna istinaden evcil hayvan sahibi kimselerin beslediği hayvanlar için uygun ortam ve koşulları sağlaması, bakımlarını en iyi şekilde üstlenmeleri gerekmektedir. Aksi halde hayvanın vereceği zararlardan hayvanın sahibi sorumlu olacağı unutulmamalıdır.

Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen bir diğer husus ise, bir kişinin hayvanı başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği takdirde, taşınmazın zilyedi o hayvanı yakalayabilir ve hayvan sahibi kimse zararı giderinceye kadar hayvan zarar gören tarafından alıkonulabilir; hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle getirebileceği de düzenlenmiştir. Ancak bu düzenlemenin farklı yönlere çekilebileceği unutulmamalıdır. Zira etkisiz hale getirmek hayvana zarar vermek anlamına gelmemektedir. Ölçülülük ilkesinin sınırları aşılmamalıdır. Taşınmazı zarar gören zilyed, derhâl hayvan sahibine bilgi vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli girişimleri yapmak zorunda da tutulmuştur.

Her ne kadar böyle bir durum yaşandığında eski Borçlar Kanununda hayvanın öldürülebileceği yönünde madde olsa da, yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 68. Maddesi ile; taşınmaz sahibine o hayvanı yakalama ve teminat olarak alı koyma hakkı tanımıştır. Ancak artık öldürme değil, yasa metninde “hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle getirebilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenleme ile de hayvana şiddet durumunun önüne geçilmiştir. Ancak yine de söz konusu hayvanın taşınmaz sahibine ve taşınmazına geri dönüşü olmayan bir zarar vermediği takdirde, bu kişinin hayvanı etkisiz hale getirileceği hükmünün yerinde olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü bazen bu düzenlemeye dayanılarak çok küçük olaylar karşısında bile hayvanlara şiddet uygulanmaktadır.

Bir hayvanın bakımını sürekli ya da geçici olarak üstenen kişinin üçüncü kişilere zarar vermemesi için gereli özen ve dikkati göstermesi gerektiği, aksi halde hem hukuki hem de cezai sorumluluğunun doğduğu aşikârdır. Ancak kişi gerekli özen ve dikkati gösterdiğini ispat edebilir ise, sorumluluktan kurtulabilecektir. Bu hususların da evcil hayvan sahibi kimseler tarafından dikkate alınması gerekmektedir.

Yukarıda ayrıntılarıyla izah edilen hukuki düzenlemeler, yargı kararları dikkate alındığında öncelikle apartmanda evcil hayvan beslemenin sınırlarını belirleyecek olan hukuki düzenlemelerin yapılması ve eksik hususların tamamlanması gerekmektedir. Bunun yanında evcil hayvan sahibi kimselerin haklarını ve sorumluluklarını tam anlamıyla bilmesi bu çerçevede hareket etmesi önemlidir. Bugün ben bakarım deyip yarın hayvanın kapı dışarı edilmesinin de bir yaptırımının olacağı unutulmamalıdır. Ayrıca apartmanda oturacak kimselerin, bağımsız bölüm sahiplerinin tamamını bağlayacak olan yönetim planını iyi bir şekilde incelemesi gerekir. Aksi halde yönetim planında evcil hayvan beslemeyi yasaklayıcı bir hüküm varsa aykırı şekilde davranılması mümkün olmayacaktır. Bunun yanında, evcil hayvan sahibi kimselerin hayvanların bakımlarına özen göstermesi ihtiyaçlarını gidermesi gerekir. Çevresine karşı sorumluluğunun da bilinmesi ve hayvanın verebileceği zararları önlemesi gerekmektedir. Kanaatimizce, evcil hayvanların apartmanda beslenmesine dair özel bir düzeleme bulunmasa da, yönetim planında engelleyici veya yasaklayıcı bir hüküm bulunuyorsa evcil hayvanın cinsine bakılmaksızın beslenmemesi gerekmektedir. Ancak yönetim planı sözleşmesinde özel bir düzenleme bulunmuyor ise hayvanın cinsi, büyüklüğü veya çevreye zarar verebilme potansiyeli dikkate alınarak apartmanda oturulmalıdır. Özel bir düzenleme bulunmamasına rağmen, örneğin hayvanın çıkardığı sesten rahatsız olan komşusunun yargıya müracaat edebileceğini ve gerçekten ortada insanı rahatsız edebilecek seviyede gürültü bulunması halinde yine aynı şekilde hakim müdahalesi ile engellenebileceği de unutulmamalıdır. Son örneğimiz dikkate alındığında, hayvanların cinsi, büyüklüğü, çıkardığı ses, veya çevreye zarar verme potansiyelinin de somut olay bağlamında belirleyici olduğu anlaşılmaktadır.

KAYNAKÇA

  1. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu
  2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
  3. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu
  4. Oğuzman, Kemal, Eşya Hukuku Kısaltılmış Ders Kitabı, 2018,Filiz Kitabevi
  5. https://khyk.kazancihukuk.com