AYIPLI MALDAN SORUMLULUK VE TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARI

AYIPLI MALDAN SORUMLULUK VE TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARI

Satılanın ayıplı olmasından doğan sorumluluk ve alıcının seçimlik hakları, hem Türk Borçlar Kanunu’nda hem de Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir. TBK hükümleri genel düzenleme niteliğindeyken, TKHK hükümleri ancak tüketici işlemlerinde uygulama alanı bulmaktadır.

  1. Ayıplı Mal

TKHK m.8 uyarınca ayıplı mal, taraflarca kararlaştırılmış örnek ya da modele uygun olmayan ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımayan mal olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, çeşitli mecralarda ürün ile ilgili tanıtımlarda yer alan özelliklerinden bir veya birkaçını taşımayan, satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan veya muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı mal olarak kabul edileceği düzenlenmiştir.

TBK m.219 uyarınca ise satıcının; herhangi bir surette alıcıya bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması durumları ve niteliği veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıplardan sorumlu olacağı düzenlenmiştir.

Kural olarak miktardaki eksiklik ayıp değildir. Ancak madde uyarınca “niceliğin niteliği etkilediği durumlar” olarak tanımlanan hallerde, miktardaki eksiklik ayıp niteliğinde olacaktır.

TBK uyarınca satıcının ayıptan doğan sorumluluğu için aşağıdaki şartların hepsinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

a) Yarar ve Hasarın Alıcıya Geçmesi Anında Satılanda Ayıbın Var Olması; olmayacaktır.

b) Alıcının Ayıbı Bilmemesi; Alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan satıcının sorumlu olmayacaktır. Gizli ayıp halleri saklıdır.

c) Ayıbın Önemli Olması; Satılandaki ayıp, alıcının kullanım amacı bakımından değerini veya alıcının ondan beklediği faydayı ortadan kaldırmalı veya önemli ölçüde azaltmış olmalıdır. Aksi halde satıcı sorumlu olmayacaktır.

d) Alıcının Kanunun Kendisine Yüklediği Külfetleri Yerine Getirmiş Olması ve Ayıbı Kabul Etmemiş Olması; Alıcının, TBK m.223 hükmünde kendisine yüklenen gözden geçirme ve ayıp tespit ettiği takdirde satıcıya ayıbı bildirme külfetlerini yerine getirmesi gerekmektedir. Alıcının, gözden geçirse dahi tespit edemeyeceği bir ayıbın olması halinde gözden geçirme külfeti yoktur, yalnızca ayıp ortaya çıktığında bildirme külfeti bulunmaktadır. Bu külfetleri yerine getirmeyen alıcı, ayıbı kabul etmiş sayılır. Ancak TBK m.225 uyarınca, satıcının ağır kusurlu olduğu durumlarda, alıcının ayıbı zamanında bildirmemiş olduğu iddiası dinlenmeyecektir.

e) Ayıptan Doğan Sorumluluğun Sözleşme ile Kaldırılmamış Olması; Ağır kusur halleri hariç satıcının ayıptan sorumlu olmayacağına ilişkin sorumsuzluk Yarar ve hasar alıcıya geçtikten, yani satılan teslim edildikten sonra doğan ayıplardan kural olarak satıcı sorumlu anlaşması yapılmamış olması gerekmektedir.

2-Ayıplı Maldan Sorumluluk

Satıcının ayıplı maldan sorumlu olması için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekmektedir;

a. Satılanın Tüketiciye Teslim Edilmiş Olması Gerekir.

Satıcının ayıplı maldan sorumluluk şartları kapsamında ilk şart, malın teslimidir. Satıcının sorumluluğu malın teslimiyle başlar. Mal tüketiciye teslim edilmeden tüketicinin muayene ve ihbar külfeti başlamayacağından malın ayıplı olup olmadığı da bilinemez. Bu sebeplerle öncelikle tüketiciye malın teslimi gerekir.

b. Ayıbın Esaslı Bir Ayıp Olması Gerekir.

Satıcının ayıplı maldan sorumluluk şartları kapsamında ikinci koşul ayıbın esaslı bir ayıp olması zorunluluğudur. 6502 sayılı Kanunun 4.maddesinde ifade edildiği üzere malın objektif olarak gereken niteliklere ya da sözleşmeyle kararlaştırılan niteliklere sahip olmaması halinde ayıbın varlığından söz edilir.

Maddede ifade edilen gerekli nitelik tabiri, kullanım amacına göre satılan maldan beklenen fayda anlamına gelir. Bu kapsamda esaslı ayıp, satılan malın değerinin ya da satılandan beklenen faydanın ortadan kalkması ya da önemli şekilde azalması durumunda söz konusu olur.

c. Ayıp Malın Alıcıya Tesliminden Önce Mevcut Olmalıdır.

Satıcının ayıplı maldan sorumluluk şartları kapsamında bir diğer şart, ayıbın alıcıya teslimden önce mevcut olması gerekliliğidir. Kural olarak malın alıcıya tesliminden önce ayıplı olduğunun ispat yükü alıcıya aittir. 6502 sayılı Tüketici Kanunun 10.maddesine göre, malın tesliminden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların malın teslim tarihinde mevcut olduğu kabul edilmiştir. Böyle bir karine ile tüketicilere ispat kolaylığı sağlanmıştır.

d. Alıcı Malın Ayıplı Olduğunu Bilmemelidir.

Satıcının ayıplı maldan sorumluluk şartları kapsamında başka bir koşul ise, tüketici sözleşmenin kurulduğu anda malın ayıplı olduğunu bilmemeli ya da bilmesi gerekmemelidir. Tüketicinin malın ayıplı olduğunu bilmesi gerekmesi kavramı özellikle aleni sicillere ilişkin kayıtlar bakımından önem taşır. Örneğin üzerinde ipotek ya da haciz olan bir taşınmazı satın alan kişi sonradan ayıp iddiasında bulunamaz. Bu durum tapu kütüğünün aleni olmasından ve alıcının bu durumu bilmesi gerekliliğinden kaynaklanır.

e. Ayıp Aşikâr Bir Ayıp Olmamalıdır.

 

Satıcının ayıplı maldan sorumluluk şartları kapsamında bir diğer şart ise, ayıbın aşikar ayıp olmaması gerekir. Aşikar ayıp, tüketicinin satılanı olağan bir dikkatle inceleyerek halinde görebileceği ayıplara denir. Aşikar ayıplarda muayene / gözden geçirme söz konusu değildir. Aşikar ayıplarda satıcının ayıba karşı sorumluluğu doğmaz. Bu durumlarda alıcının malın ayıbını bilerek aldığı varsayılır.

Burada dikkat çekilmesi gereken nokta aşikâr ayıp ile açık ayıp farkıdır. Aşikâr ayıp olağan inceleme ile fark edilebilecek ayıpları işaret eder. Hâlbuki açık ayıpların fark edilebilmesi olağan bir dikkat ile inceleme dışında bir gözden geçirme / muayene ile fark edilebilir. Bu kapsamda bir ayıbın aşikar olması halinde satıcının sorumluluğu olmazken açık ayıp olması durumunda satıcının ayıba karşı sorumluluğu doğar. Bu sebeple açık ayıp, aşikar olmayan esaslı ayıplardandır.

Ayrıca ifade edilmelidir ki, bir malda aşikar ayıp olsa da sözleşme kurulurken alıcıya malı inceleme imkanı verilmemişse satıcının ayıba karşı sorumluluğu olur.

Alıcı gözden geçirme / muayene işlemini uygun bir sürede yapmalıdır. Gizli ayıplarda ayıbın keşfedildiği andan itibaren hemen yapılmalıdır. Uygun sürede yapılmayan bildirim halinde satıcının sorumluluğu doğmaz.

  1. Tüketicinin Seçimlik Hakları

Tüketicinin seçimlik hakları TKHK madde 11’de sayılmıştır. Buna göre malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda alıcının 4 seçimlik hakkı mevcuttur. Bunlar;

  1. Satılanı iade etmeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
  2. Satılanı iade etmeyip ayıp oranında satış bedelinde indirim talebinde bulunma.
  3. Aşırı bir masrafı gerektirmemek koşuluyla bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere malın ücretsiz tamirini isteme.
  4. Mümkünse, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme haklarıdır.

Tüketici bu haklardan birini tercih etmekte özgürdür. Satıcı tüketicinin talebini yerine getirmekle yükümlüdür.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu seçimlik haklardan, “Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları” üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.

Bu seçimlik haklar ile birlikte tüketici maddi ve/veya manevi bir zarara uğramış ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca ayrıca tazminat talep edebilecektir.

Kanun, ayıplı mala ilişkin başvurularda zamanaşımı süresi de öngörmüştür. Buna göre, Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir.

Ancak, önemle belirtmek gerekir ki, ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse, başka bir deyişle gizli bir ayıp var ise, zamanaşımı hükümleri uygulanmaz. Dolayısıyla, tüketici, herhangi bir zamanaşımı süresi kısıtlaması olmaksızın dava açabilir.

Tüketici seçimlik haklarından birini kullanırken, hakkaniyete uygun ve kendisi açısından faydalı olan hakkını kullanmalıdır.

 SÜMEYRA ŞENTÜRK