BOŞANMADA AĞIR KUSUR TESPİTİ

BOŞANMADA AĞIR KUSUR TESPİTİ

Aile, insan topluluğunun en küçük birimi olan sosyal bir yapıdır. Toplumun temelini oluşturan aile kurumunun sağlıklı şekilde işleyişi için kanun koyucu tarafından çeşitli hükümlerle koruma altına alınmıştır. Öncelikli olarak Anayasamızın 41. Maddesine göre,

“Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”

Medeni Kanun’da aile dar, geniş ve en geniş anlamda olmak üzere üç farklı biçimde tanımlanmıştır.

  1. maddeye göre, dar anlamda aile, yalnızca kadın ve kocadan oluşan birliktir ve medeni kanuna göre “evlilik birliği” şeklinde ifade edilmektedir.

Geniş anlamda aileden anne, baba ve çocuklardan oluşan topluluk ifade edilir.

En geniş anlamda aile ise Türk Medeni Kanunu’nun 367. Maddesine göre, anne, baba ve çocukların dışında kan ve kayın hısımları ile sözleşme ilişkisi içinde aileyle birlikte yaşayan işçi, hizmetli ve yardımcıları kapsamaktadır.

Kanun koyucuların aile kurumu hakkındaki en çok üzerinde durduğu hususlardan birisi, aile birliğinin sürdürülmesi ve aksi hallerde boşanmanın nasıl gerçekleştirileceğidir. Bu konu hakkında Medeni Kanun’da çeşitli düzenlemeler yapılmıştır.

Belirli kurallar dahilinde evliliğin sonlandırılabilmesi için Medeni Kanun’da geçerli sayılan çeşitli sebepler sayılmıştır.

TÜİK verilerine göre,Evlenen çiftlerin sayısı 2021 yılında 563 bin 140 iken 2022 yılında 574 bin 358 oldu. Bin nüfus başına düşen evlenme sayısını ifade eden kaba evlenme hızı 2022 yılında binde 6,76 olarak gerçekleşti.

Boşanan çiftlerin sayısı 2021 yılında 175 bin 779 iken 2022 yılında 180 bin 954 oldu. Bin nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2022 yılında binde 2,13 olarak gerçekleşti.

Evlilik süresine göre boşanmalar incelendiğinde, 2022 yılında gerçekleşen boşanmaların %32,7’si evliliğin ilk 5 yılı, %21,6’sı ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleşti. “

Veriler de incelendiğinde görünüşe göre ülkemizde boşanma hızı yıllara göre artarak devam etmektedir.

Boşanmayı, kanunda sayılan bir sebebe dayanılarak eşlerden birinin açacağı dava sonucundan evlilik birliğine hakim kararı ile son verilmesi olarak tanımlayabiliriz. Boşanma davasının açılabilmesi için geçerli bir evliliğin varlığı ve davanın açılma tarihinde devam ediyor olması gerekir.

Boşanma ile ilgili farklı tanımlar da yapılmıştır. Aras boşanmayı, evliliğin kendisinden beklenen işlevi yerine getiremeyeceği hâllerde, evliliğe son verilmesini sağlayan yargısal bir yol şeklinde tanımlamıştır. Yetik’e göre boşanma, evliliklerini gereği gibi sürdüremeyen, birlikte yaşayamayan, evlilikten beklenen her türlü faydayı sağlayamayan eşler için bir ihtiyaçtır. Ceylan’a göre ise boşanma, evlenme anında mevcut olmayan bir sebebe dayanarak açılacak yenilik doğuran dava neticesinde verilen ilam ile evliliğe geçmişe etkili olarak son verilmesidir.

Boşanmaya imkan veren sebepler, Türk Medeni Kanunu’nun 161-166. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu maddelerde; Zina, Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, Terk, Akıl hastalığı son olarak da Evlilik birliğinin sarsılması halleri düzenlenmiştir.

Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayanan boşanma davası kusura dayanmaz. Eşlerin her ikisi de kusursuz olsa dahi bu dava açılabilecektir. Ancak davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır.

Yargıtay’ın bir kararına göre, “…kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2). Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur.” (HGK 2014/32 E. 2015/1655 K.)

Boşanma nedenlerinden söz edilirken bunlar belli kriterlerden hareket edilerek sebeplere bağlanmıştır. Bunlar beş başlık altında toplanmaktadır.

-Kusur İlkesi

-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması İlkesi,

-İrade İlkesi,

-Elverişsizlik İlkesi,

-Fiili Ayrılık İlkesi

Medeni Kanun, boşanmayı düzenlerken bu ilkelerden birine bağlı kalmamıştır. Ancak genellikle, evlilik birliğinin temelden sarsılması ilkesini kural olarak kabul etmekle beraber, kusur, irade elverişsizlik ilkelerine de yer vermiştir.

Kusur ilkesine göre, eşlerden biri diğer eşe karşı evlilik birliğini yaralayacak şekilde bir kusur işlemesi durumunda söz konusu oluyor ise kusur ilkesinin varlığı kabul edilmektedir. Buna göre, eşlerden birinin veya her ikisinin birlikte evlilik birliğinin sağlıklı bir biçimde yürütmesine engel olan veya evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevlerin yerine getirilmesinde kusurlu davranış göstermesi durumu boşanmaya sebebiyet vermektedir.

Boşanma kararı verilmesi neticesinde hükmedilecek kararlar dolayısıyla kusur unsuru önem arz etmektedir ve incelenmesi gerekmektedir.

Boşanma davasında kusur sayılan hallere örnek olarak, duygusal şiddet, ekonomik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, sosyal şiddet verilebilir.

Boşanma davasında eşlerin kusurları, evlilik birliği içerisindeki tutum ve davranışları esas alınarak tespit edilir. Hakim kusur araştırmasıyla eşlerin az kusurlu, eşit kusurlu veya ağır kusurlu hallerini tespit ederek davaya bu şekilde yön verir.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi eşlerin tespit edilen kusur durumları dava sonucunda hükmedilecek olan tazminat ve nafaka gibi kararları da doğrudan etkiler.

Örneğin tazminat konusunda, kusuru olmayan veya kusurlu olsa bile diğer eşe göre daha az kusurlu olan eş maddi ve manevi tazminat talep edebilecektir. Fakat tazminat talebinde bulunan eş diğer tarafla eş derecede kusurlu bulunursa veya daha ağır kusurlu bulunursa talep edilen maddi ve manevi tazminatlar mahkemece reddedilecektir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararına göre, “Somut olayda, yerel mahkeme kararında, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilmiş ise de tarafların kusurları somut olarak belirtilmemiş, kusur değerlendirmesine esas alınan vakıalar gerekçede gösterilmemiştir. O halde yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, mahkemece kusura ilişkin bir tespit yapılmadan yeterli gerekçeden yoksun ve denetime elverişli olmayacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.” (2018/3222 E. 2019/2070 K)

Sunulan ilgili yargıtay kararından da görüleceği üzere mahkemece yapılacak olan kusur tespiti büyük önem arz etmektedir ve kusur tespitinin yapılmaması halinde verilen karar bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin başka bir kararına göre ise “Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen tarafların kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan vakıalarda davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir. Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Kadın, boşanma sonucu eşin maddi desteğinden yoksun kalacaktır. Türk Medeni Kanunu‘nun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Bu durumda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.’’ (2019/4494 E. 2019/8456 K.)

İlgili bu karara göre ise yapılacak olan kusur tespitinin maddi ve manevi tazminata olacak etkisi gözler önüne serilmektedir.

Görüleceği üzere boşanma davasında kusur tespiti önemli bir yere sahiptir. Kusur tespiti, mahkemece evlilik birliği içerisindeki tutum ve davranışları esas alınarak tespit edilir. Ve davaya bu kusur durumu yön verir.

Bu kusur sebepleri yargıtay kararları ışığında incelemek daha anlaşılır olacaktır.

Örneğin bir yargıtay kararında erkeğin “kadına hakaret ettiği, onu aşağıladığı, ailesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, ailesiyle birlikte kadına psikolojik şiddet uygulayarak evden gönderdikleri” hareketleri sonucunda erkek ağır kusurlu olarak tespit edilmiştir. Bu yargıtay kararına göre, “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen “fiziksel şiddet” vakıasının bir kez yaşandığı, erkeğin kadından özür dilediği ve evliliğin devam ettiği; yine erkeğe yüklenen “güven sarsıcı davranış” vakıasının ise ispatlanamadığı bu sebeple kusur belirlemesinde esas alınamayacağı ancak erkeğin “kadına hakaret ettiği, onu aşağıladığı, ailesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, ailesiyle birlikte kadına psikolojik şiddet uygulayarak evden gönderdikleri”, davacı-karşı davalı kadının da “sık sık evi terk ettiği ve intihara teşebbüs ettiği” anlaşılmaktadır. Mevcut delil durumuna göre gerçekleşen iş bu kusurlar nazara alındığında da boşanmaya sebep olan olaylarda bölge adliye mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere; davalı-karşı davacı erkeğin ağır, davacı-karşı davalı kadının az kusurlu olduğuna yönelik tespitinde sonuç itibariyle bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.” (2. HD 2021/7438 E. 2021/8563 K.)

Bir diğer Yargıtay kararında, eşine karşı birden fazla fiziksel şiddetinin ve sürekli hakaretleri olan erkeğin ağır kusurlu olduğuna karar verilmiştir. Bu karara göre, “Bölge adliye mahkemesince tarafların birbirlerini karşılıklı yaraladıkları ve birbirlerine hakaret ettikleri ve eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle davacı-karşı davalı erkeğin istinaf talebinin kabulü ile kadının maddî ve manevî tazminat ile erkeğin manevî tazminat taleplerinin reddine hükmedilmiş, hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-karşı davalı erkeğin kadına karşı birden fazla fiziksel şiddetinin ve sürekli hakaretlerinin olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda; erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.” (2. HD 2021/6706 E. 2021/8099 K.)

Yargıtay başka bir kararında ise eşine hakaret eden ve eşinin annesine küfreden erkeği ağır kusurlu kabul etmiştir. Bu karara göre, “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince davacı-karşı davalı kadının kabul edilen kusurlu davranışlarından erkeğin evden gitmesine izin vermeme kusuruna esas tanık beyanlarının davacı-karşı davalı erkekten duyumun aktarımından ibaret olduğu ve hükme esas alınamayacağı, buna karşın davalı-karşı davacı erkeğin kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında ayrıca eşine hakaret ettiği, hakaret suçu işlediği ve eşinin annesine küfrettiği anlaşılmaktadır. Şu halde boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadına göre ağır kusurlu olduğu gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.” (2.HD 2021/4074 E. 2021/7642 K.)

Son olarak sunacağımız bir diğer yargıtay kararına göre ise somut olayda erkeğin eşi hakkında dedikodu yaptığı ve boşanmaya sebep olan olaylarda davacı erkeğin daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Bu karara göre, “Dosyanın yeniden yapılan incelemesinde; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece tarafların kabul edilen kusurlu davranışları yanında erkeğin eşi hakkında dedikodu yaptığı ve boşanmaya sebep olan olaylarda davacı erkeğin daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle iken, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru görülmemiştir. Yine davalı kadının süresinde sunduğu cevap dilekçesinde boşanmaya karar verilmesi halinde eşi adına kayıtlı ev ve tarlanın kendisine verilme talebinin mahkemece maddi tazminat olarak nitelendirildiği ve eşit kusur nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak davalı kadının bu taleplerinin niteliği belirtilmemiştir. Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir (HMK m. 31). Yasal gereklilik uyarınca hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davalı kadına talebini açıklattırıp sonucu uyarınca karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Ne var ki, bu hususlar ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığından, davalı kadının kusur belirlemesi ve maddi tazminata ilişkin karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 03.07.2018 tarih ve 2016/21586 esas-2018/8496 karar sayılı onama ilamının kusur belirlemesi ve maddi tazminatın reddine yönelik bölümünün kaldırılmasına, hükmün kusur belirlemesi ve maddi tazminat hükmü yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” (2.HD 2018/6821 E. 2019/3224 K.)

KAYNAKÇA

1-tuik.gov.tr

2-https://karararama.yargitay.gov.tr/

3-http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2022-161-2065

4https://acikbilim.yok.gov.tr/bitstream/handle/20.500.12812/96164/yokAcikBilim_10137734.pdf?sequence=-1

5-https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/669423

6-İlgili Kanunlar