İcranın Geri Bırakılması

İCRANIN GERİ BIRAKILMASI

            İlamlı icrada borçlunun, takibe itiraz etmesi mümkün değildir. Ancak kanunda yer alan belirli sebeplerin bulunması halinde, icranın geri bırakılması yoluna başvurularak takibin ilerlemesine ve sonuçlanmasına engel olunabilir.

            İcranın geri bırakılması kararı, kanun yolu mahkemesi ve yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmişse davaya bakan mahkemeden olmak üzere üç merciden alınabilir. Bu kapsamda, icranın geri bırakılması kararının alınma koşulları istenen mercie göre farklılık gösterir.

            Kanun Yolu Mahkemesinden İcranın Geri Bırakılması(İcranın Durdurulması) Kararı Alınması (İİK m.36): Kural olarak mahkeme kararlarının icrası için kararın kesinleşmesi gerekmez. Dolayısıyla, bir hüküm için kanun yoluna başvurulması, kesinleşmeden icra edilmeyecek kararlar dışında, kararın icrasına engel olmaz. Bu halde bir taraftan kanun yolu prosedürü işlemeye devam ederken diğer taraftan da ilamlı icra takibi devam eder. Ancak alt derece mahkemesince verilen takibe konu kararın, kanun yolu incelemesi sonunda kaldırılması veya bozulması söz konusu olabilir. Bu nedenle, aleyhine hüküm verilen tarafın , geçici de olsa mevcut takibi durdurma imkanı olması gerekir. Bu imkan borçluya İcra İflas Kanunu’nun 36. maddesinde verilmiştir. Söz konusu maddede kanun yolu mahkemesinden icranın geri bırakılması (tehiri icra) kararı alma usulü düzenlenmiştir.

Kanun yolu mahkemesinden icranın durdurulmasını talep eden borçlu, icra dairesine başvurarak, kanun yolu mahkemesince bir karar verilmesini istemelidir. Bu istem üzerine icra dairesi, borçluya, alacağın tamamı kadar teminat mukabilinde makul bir süre verir. Borçlu ilamda belirtilen şey dışında başka bir teminat göstermek istiyorsa, icra mahkemesine başvurarak teminatın kabul edildiğine dair karar almalıdır. Uygulamada teminat olarak sıklıkla, taşınmaz rehni, taşınır rehni, banka teminat mektubu, şahsi kefalet veya banka kefaletleri gösterilmektedir. Ancak bunlar sınırlı olmayıp teminat teminatın kapsamı İcra İflas Kanunu’nun 36. maddesine göre belirlenir. Teminat kiralanan taşınmazların tahliyesine ilişkin ise 3 aylık kira bedeli tutarı kadar olmalıdır.

Buna karşılık takip başlatan, devlet veya adli yardımdan yararlanan bir kişi ise, ayrıca teminat göstermesi gerekmez.

Borçlu kabul edilebilir bir nedenden dolayı icra dairesine verilen süre içinde icranın durdurulması kararı getirmemişse, icra dairesi yeniden süre verebilir.

Nafaka ödemesine ilişkin kararların icrası için kesinleşmesine gerek olmadığı gibi, bu kararlar açısından icranın durdurulması kararı verilemez.

Teminat gösterilmiş olsa dahi bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay icranın durdurulması kararı vermek zorunda değildir. İcranın durdurulmasına karar verilirse kanun yolu incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra takibi durur. İcranın durdurulması kararı, hukuki niteliği itibarıyla bir geçici hukuki himaye tedbiridir.

Kanun yolu incelemesi sonucunda, bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar verirse ya da Yargıtay kararı onarsa, icranın durdurulması kararı kendiliğinden kalkar ve ilamlı icraya devam edilir. Alacaklı başka bir karara gerek kalmaksızın alacağını borçlunun gösterdiği teminattan alır. Teminat yeterli değilse, borçlunun malları haczedilip satılır.

Borçlunun kanun yolu başvurusu istinaf mahkemesi tarafından haklı görülürse, bölge adliye mahkemesi borçlunun talebi olmaksızın teminatın iadesine karar verir. Buna karşılık, temyiz kanun yolunda Yargıtay hükmü bozarsa, teminatın iade edilip edilmeyeceğine borçlunun talebi üzerine alt derece mahkemesi (hükmü bozulan mahkeme) karar verir.

            İcra Mahkemesinden İcranın Geri Bırakılması Kararı Alınması (İİK m.33, m.33/a)

Borçlu, davadan önce mevcut olan veya dava sırasında ortaya çıkan itirazlarını, ilk derece mahkemesi kararını verinceye kadar dava içerisinde ileri sürmelidir. İlk derece mahkemesinde ileri sürmediği itirazlarını, icra dairesinde ilamlı takip başladıktan sonra ileri sürmesi ve takibin durdurması mümkün değildir.  Karara karşı kanun yoluna başvurulması ihtimalinde ise, icranın durdurulması kanun yolu mahkemesinden istenmelidir. Bu noktadan sonra, artık herhangi bir itiraz ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak bazen bir karara karşı, kararın verilmesinden sonra yeni itiraz nedenleri ortaya çıkabilir. Örneğin borçlu, mahkemece karar verildikten sonra borcunu itfa etmiş veya borç zamanaşınıma uğramış ya da alacaklı borçluya süre vermiş olabilir. Kararın kesinleşmesinden sonra ortaya çıkabilecek bu üç halde borçlu, icra mahkemesine başvurarak icranın geri bırakılmasını isteyebilir. Bu üç hal borcun itfa edilmesi, borçluya süre verilmesi veya alacağın zamanaşımına uğraması şeklinde ortaya çıkar .

Burada itfanın, zamanaşımına uğramanın veya borçuya mehil verilmesinin icra emrinin tebliğinden önce veya sonra olmasına göre bir ayrım yapmak gerekir.

İşaret ettiğimiz her üç durumdan biri, borçluya icra emrinin tebliğinden önce gerçekleşmişse, borçlunun icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde, icranın geri bırakılması için icra mahkemesine başvurması gerekir. Borçlu, itfa veya imhal iddiasını yetkili mercilerce re’sen düzenlenmiş veya onaylanmış ya da icra dairesinde, icra mahkemesinde veya mahkeme önünde alacaklı tarafından ikrar edilmiş bir adi senetle ispat edilebilir. Şayet alacaklı imzasını inkar ederse, icra mahkemesinde imza incelemesi yapılmaz ve borçlunun icranın geri bırakılması talebi reddedilir.

Her üç durumdan biri, borçluya icra emrinin tebliğinden sonra gerçekleşmişse, bu durumda borçlunun icra mahkemesine başvurabilmesi için herhangi bir süre yoktur.  Borçlu her zaman icra mahkemesine başvurarak icranın geri bırakılmasını isteyebilir.

Borcun itfası, zamanaşımına uğraması veya borçluya mehil verilmesi haller içerisinde, gerçek anlamda icranın geri bırakılmasını sağlayan borçluya mehil verilmesi halidir. Borcun zamanaşımına uğraması ve itfası durumunda takip durmaz, iptal edilir.

Borcun itfası, borcun sadece ödenmesi nedeniyle sona ermesi değil, borcu sona erdiren her türlü sebeptir.

İlamların zamanaşımına uğrama süresi 10 yıldır. Alacaklı kararın kesinleşmesinden itibaren 10  yıl içerisinde ilamı icra ettirmek zorundadır.

Borçlu, icranın geri bırakılması talebi reddedildiği için borçlu olmadığı parayı ödemek zorunda kalırsa, genel mahkemelerde istirdat davası açabilir.

İlamın zamanaşımına uğradığını iddia eden borçlu iddiasını ispat için herhangi bir belge göstermek zorunda değildir. Zira ilamın kesinleştiği veya ilamla ilgili takip dosyasında en son işlemin yapıldığı tarih bellidir ve bu tarih üzerinden 10 yıl hesaplanarak zamanaşımının dolup dolmadığı tespit edilebilir. Ancak ilam niteliğindeki belgeler için zamanaşımı süresi farklı olabilir. Bu durumda, o belgenin içeriğine göre öngörülen zamanaşımı süresi kapsamında hesaplama yapılır. Alacaklı zamanaşımı süresinin durduğunu veya kesildiğini iddia ediyorsa, bu durumu resmi belgelerle ispatlamalıdır.

İKK’nın 33/a maddesine göre, alacaklı, icra mahkemesinin zamanaşımı dolayısıyla icranın geri bırakılmasına ilişkin kararının tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde genel mahkemelerde zamanaşımının dolmadığına dair bir dava açabilir. Alacaklı bu davayı açmazsa, icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder.

İcra mahkemesinin icranın geri bırakılması talebi üzerine verdiği kararlara karşı kanun yoluna başvurabilir. Ancak icra mahkemesi, geri bırakılma talebini reddetiği takdirde borçlu ancak istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içerisinde alacağı karşılayacak nakit veya icra mahkemesince kabul edilecek taşınır rehin veya esham veya tahvilat veya taşınmaz rehni yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartıyla istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir. Borçlunun yeter malı haczedilmiş veya borçlunun talebi üzerine istinaf veya temyiz yoluna başvuru süresi içerisinde yeter malı haczedilmişse teminat göstermeye lüzum yoktur.

            Yargılamanın Yenilenmesine Bakan Mahkemeden İcranın Geri Bırakılması Kararı Alınması : Yargılamanın yenilenmesine bakan mahkemeden icranın geri bırakılmasının talep edilebilmesi için, ortada maddi anlamda kesinleşmiş bir kararın olması gerekir.  Zira yargılamanın yenilenmesi istenebilecek kararlar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edecek kararlardır.

Üzerinde durduğumuz ihtimalde, alacaklı maddi anlamda kesinleşmiş bir karar ile ilamlı icra takibi başlatmış ve fakat borçlu da aynı karara karşı yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Bu halde borçlu, yargılamanın yenilenmesine bakan mahkemeden icranın durdurulmasını talep edebilir. Mahkeme de teminat mukabilinde icranın geri bırakılmasına karar verebilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 381. maddesine göre, yargılamanın yenilenmesi davası, hükmün icrasını durdurmaz. Ancak dava veya hüküm niteliğine ve diğer hallere göre talep üzerine icranın durdurulmasına ihtiyaç duyulursa, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan kimseden teminat alınmak suretiyle, iade talebini inceleyen mahkemece icranın durdurulması kararı verilebilir. Yargılamanın iadesi sebebi, bir mahkeme kararına dayanıyorsa bu takdirde teminat gösterme şartı aranmaz.

İLGİLİ YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

İstinaf başvurusunun esastan reddi halinde temyiz kanun yolu için de icranın geri bırakılması talep edilebilir.

(İzmir BAM 12.H.D. T.22.11.2017 , 2017/3301E. , 2017/2642K.)

”İcra İflas Kanunu’nun 36. Maddesi düzenleme ile HMK’nun 30. Ve 367. Maddesindeki düzenlemenin birlikte değerlendirilmesi gerektiği, HMK’da yapılan düzenlemenin İcra İflas Kanunu’ndaki düzenlemeye göre daha yeni tarihi içermesi nedeniyle öncelikle yeni tarihi içermesi nedeniyle öncelikle yeni tarihli düzenlemenin dikkate alınmasını gerektiği, ayrıca HMK düzenlemesinde istinaf için 350. maddede temyiz için de 367.maddede ayrı düzenleme bulunduğu dikkate alındığında ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın istinaf edilmesi halinde borçlu tarafın teminat yatırarak İİK’nın 36.maddeden faydalanabileceği gib, istinaf mahkemesi tarafından istinaf isteminin esastan reddine ilişkin kararın temyiz yolu açık olması halinde de borçlu tarafın HMK’nun 367.madde gereğince de bu karara karşı İKK’nun 36.maddedeki düzenleme içeriğine göre teminat yatırarak icranın geri bırakılmasını isteme hakkının bulunduğu, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın HMK’nun 367.maddeye aykırı olduğu anlaşılmıştır.”

Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı almak için teminat yatırılmışsa, dosyadaki hacizler aşkın haciz haline gelir.

(Yargıtay 12. H.D. 20.12.2017 T. 2016/25761E. 2017/16213K. )

”Yargıtay’dan tehiri icra kararı almak üzere icra müdürlüğü tarafından mehil verilebilmesi için ibraz edilen teminat mektubu veya yatırılan nakdi teminat, ödeme yerine geçmez ise de, borçlu tarafından yatırılan teminatın, yatırıldığı tarih itibari ile icra takip dosyası alacağını tüm fer’ileri ile birlikte karşılaması halinde, mevcut hacizlerin aşkın hale geleceği kuşkusuz olduğu gibi, hacizlerin devam etmesi İİK.nun 85/son maddesiyle de bağdaşmayacaktır.

Somut olayda, şikayetçiler tarafından, takip dosyası kapsamında, … Bankasınca düzenlenen 13.06.2016 tarihli 900.000,00 TL miktarlı kesin ve süresiz teminat mektubu ile 10.06.2016 tarihli dosya hesabında tespit edilen bakiye borç miktarını fazlası ile karşılar miktarın icra dairesine sunulmak suretiyle dosya borcu depo edilmiş olduğundan, daha önce konulmuş bulunan hacizlerin aşkın hale geleceğinin kabulü gerekir.

O halde, mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.”