AVUKATLIK SÖZLEŞMESİNDE ÜCRETE İLİŞKİN HÜKMÜN GEÇERSİZLİĞİ VE AVUKATIN AZLİ HÂLİNDE VEKALET ÜCRETİ

AVUKATLIK SÖZLEŞMESİNDE ÜCRETE İLİŞKİN HÜKMÜN GEÇERSİZLİĞİ VE AVUKATIN AZLİ HÂLİNDE VEKALET ÜCRETİ

I.GİRİŞ

Avukatlık ücreti, Avukatlık Kanunu’nda, 4667 sayılı Kanun ile yapılmış olan değişiklikten sonra , 164. maddesinin ilk fıkrasında “Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. 4667 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası avukatlık ücretinin, sadece avukatın vekalet hizmetinin değil hukuki yardımının da karşılığı olduğu ifade edilmiştir. Tarihsel süreçte avukatın hukuki yardımı Eski Yunan ve Roma hukukunda onursal bir davranış olarak nitelendirildiğinden avukatın ücret alması yasaklanmışken zamanla bu kural esnetilmiştir.[1]Türk hukukunda ilk defa Mecelle ile düzenlenmiş olan vekilin ücretinin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile  yargılama giderlerinden olduğu açıkça düzenlenmiştir.

Vekâlet ücreti, yargılama gideri olan vekâlet ücreti ve avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan vekâlet ücreti olmak üzere ikiye ayrılır. Yargıtay kararlarında akdi vekalet ücreti olarak karşılığını bulan avukatın sözleşmeden kaynaklanan vekâlet ücreti,avukatlık sözleşmesi veya sonradan yapılan bir sözleşme ile  maktu vekâlet ücreti ve nispi vekâlet ücreti olmak üzere iki şekilde belirlenebilir.

AVUKATLIK SÖZLEŞMESİ KAVRAMI

Avukatlık Kanunu’nun on birinci kısmında düzenlenen “Avukatlık Sözleşmesi” kavramı,Türk literatürüne ilk defa 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda 02.05.2001 tarih ve 4667 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle girmiştir. Avukatlık Sözleşmesi, bir tarafında daima avukatın yer aldığı, ögeleri vekâlet sözleşmesi ile büyük ölçüde örtüşse de,  vekalet sözleşmesinden ayrılan bazı unsurları nedeniyle doktrinde bir görüşe göre “sui generis ”bir sözleşme olarak nitelendirilen , avukat ve müvekkil (iş sahibi) arasındaki hukuki ilişki ve bu ilişkiden doğan ücrete dair hükümleri düzenleyen[2] sözleşmedir. Avukatlık sözleşmesinin hukuki niteliği doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre avukatlık sözleşmesi sui generis bir sözleşme  olarak nitelendirilirken , başka bir görüşe göre avukatlık sözleşmesi vekâlet sözleşmesi niteliğindedir. Daha baskın kabul gören görüşe göre ise  avukatlık sözleşmesi vekâlet sözleşmesinin özel bir türü olma niteliğini haizdir.

Avukatlık sözleşmesinin taraflarından biri avukat iken ,diğer tarafı iş sahibi gerçek veya tüzel kişidir .Doktrinde AYM’nin , Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramlarının yaşama geçirilebilmesinin özverili uygulama ve eylemlerine bağlı olduğunu vurguladığı [3], gerçekleştirdiği hukuki temsil eylemi ile adil yargılanma ilkesinin yegane dayanağı kabul edilen avukat; Avukatlık Kanununda , yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden kişi olarak tanımlanmıştır.  Kurumlarda çalışan avukatlar istisna olmak üzere, Avukatlık Kanunu uyarınca avukatlık mesleği yalnızca baroya kayıtlı avukatlarca icra edilebileceğinden , avukatlık sözleşmesinin bir tarafının daima baroya kayıtlı bir avukat ya da avukatlık ortaklığı olması zorunludur  .

Avukatlık sözleşmesi, hem avukat hem de iş sahibi açısından hak ve yükümlülükler doğurduğundan tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Avukatlık sözleşmesi ile avukat; hukuki sorun ve uyuşmazlıkların çözülmesi için hukuki bilgi ve tecrübelerini kullanarak iş sahibine hukuki yardımda bulunmak ve ilgili hukuki uyuşmazlıkta iş sahibinin menfaatlerine uygun hareket etmek yükümlülüğü altına girerken ,bu edimi karşısında kural olarak ücrete hak kazanır. İş sahibi ise aksi kararlaştırılmadıkça avukatlık sözleşmesi ile , hukuki menfaatlerinin korunması karşılığında belli bir miktar ücreti avukata ödeme  yükümlülüğünü üstlenir. Temel ögeleri vekalet sözleşmesi ile büyük ölçüde örtüşen Avukatlık sözleşmesini vekalet sözleşmesinden ayıran ve “sui generis” bir sözleşme olarak nitelendirilmesinin sebeplerinden biri de budur. Avukatlık sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olmakla, aksi açıkça kararlaştırılmamış ise, ücret karşılığı yapılan bir işi konu edinir yani avukatlık sözleşmesi ücret ödenmeyeceğinin taraflarca kararlaştırıldığı istisnai hâller dışında ivazlı bir sözleşmedir. Vekâlet sözleşmesinde ise sözleşmede açık hüküm mevcut değil  ya da o iş için ücret alınması geleneği bulunmuyor ise, vekillik hizmeti ücretsizdir yani vekâlet sözleşmesi kural olarak ivazsız olarak yapılır.

AVUKATLIK SÖZLEŞMESİNİN UNSURLARI

Avukatlık sözleşmesi, sözleşme serbestisi ilkesine tabidir ve tarafların birbirine uygun karşılıklı irade açıklamışıyla kurulur. Avukatlık sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre bir sözleşmede bulunması gereken temel unsurları içermesi gerekir. Avukatlık ,Avukatlık Kanunu’nun 1. Maddesi hükmünde açıkça ifade edildiği üzere avukatlık mesleği ,bağımsız olarak icra edilmesi gereken bir faaliyet olmakla birlikte avukatlık sözleşmesi ile avukat iş görme edimi bakımından bağımsız hareket ederken, mesleki yükümlülükleri ölçüsünde bazı hususlarda avukatın müvekkilin talimatlarıyla bağlı  olduğu açıktır.

Avukatlık sözleşmesinde ,bir sözleşmede bulunması gereken temel unsurların yanında bulunması gereken unsurlar Avukatlık Kanunu 163.madde gereği bulunması gereken  unsurlar; belirli bir hukukî yardım, ücret ve tarafların anlaşmasıdır. Tarafların anlaşması , Türk Borçlar Kanununda “tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamaları” ifadesiyle karşılığını bulmuş ,tüm sözleşmelerde bulunması gereken zorunlu unsurdur.

Hukuki yardım ,avukatlık sözleşmesinin  kurucu unsurudur ancak kanunda hukuki yardımın kapsamına ilişkin bir belirleme yapılmamıştır .Hukuki yardımın kapsamı belirlenirken Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesi ve 35. maddesi birlikte değerlendirilmelidir.[4]

Doktrinde Avukatlık Kanunu m. 35 hükmü yorumlanarak hukuki yardımın  avukat tarafından verilen hizmetin kanun işlerinde ve hukuki konularda görüş bildirmek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek olduğu belirtmiştir.[5] Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesi gereği hukuki yardım yalnızca avukatlar tarafından verilebilir. Hukuki yardım ;Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi  gereği  münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlamak amacıyla hareket eden avukatlar tarafından gerçekleştirilebilen bir faaliyettir.

Ücret konusu aşağıda detaylı açıklanacaktır.

AVUKATLIK SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN VEKÂLET ÜCRETİ

Avukatlık Kanunu madde 163 gereği avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Avukatlık sözleşmesinde ücret, kural olarak zorunlu bir unsur olarak nitelendirilse de, sözleşmenin kurucu unsuru değildir. Avukatlık sözleşmesinde ücret  kurucu unsur olmadığından, avukatlık sözleşmesinde tarafların ücrete ilişkin herhangi bir hükme yer vermemesi mümkündür. Vekalet ücreti, sözleşmede aksi bir düzenleme yoksa avukatın sözleşme ile üzerine aldığı işin karşılığıdır ve avukatın, sözleşmeyi sona erdiren durumlar dışında üstlendiği işi sonuna kadar takip etmesi gerekir. Ücret ,taraflarca sonradan belirlenebileceği gibi bu konuda hiçbir belirleme yapılmamış da olabilir. Avukatlık Kanunu 164/4, “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir . Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır” ”hükmü ile avukatlık ücretine ilişkin önemli bir hususu  düzenlemiştir. Yani Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin dördüncü fıkrası gereği avukatlık ücreti kararlaştırılmamış olsa dahi avukata yasal olarak belli bir ücretin ödenmesi zorunludur. Avukat ile müvekkil ,vekalet ücretini sözleşme kurulurken açıkça belirlemek yerine ihtilafa yer vermeyecek şekilde  belirlenebilir olarak da kararlaştırabilir. Avukatlık sözleşmesinin yazılı yapılması zorunlu olmayıp, sözleşme serbestisi ilkesi geçerli olmakla birlikte sözleşmenin yazılı yapılması ispat bakımından önem taşır. Avukatlık Kanunu, ücrete ilişkin sözleşmelerin yazılı yapılması gerekliliğine dikkat çekmişse de bu bir geçerlilik koşulu değil, ispat koşulu olarak değerlendirilebilir.

VEKÂLET ÜCRETİNİN SERBESTÇE KARARLAŞTIRILMASININ İSTİSNALARI 

Avukatlık sözleşmesi ile belirlenen vekalet ücreti, belirli bir miktarı kapsayabileceği yani maktu olarak kararlaştırılabileceği gibi gibi yüzde olarak da düzenlenebilir. Avukatlık sözleşmesinde vekalet ücretinin serbestçe kararlaştırılması prensibi geçerliyken bunun bazı istisnaları vardır:

1)Avukatlık Kanunu madde 164/4 gereği Asgari Ücret Tarifesi’nin altında ücret kararlaştırılamayacağı gibi , ücretsiz dava alınması halinde avukatın durum baro yönetim kuruluna bildirmesi zorunlu tutulmuştur.  Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi altında kararlaştırılan vekalet ücreti  ,tarife hükümlerine göre yapılmış kabul edilir .Vekalet ücretinin serbestçe belirlenebilmesinin diğer istisnası vekalet ücretinin nispi şekilde yani yüzde usulüyle belirlendiği durumlarda Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin ikinci fıkrasına göre bu oranın yüzde 25’ten fazla olamamasıdır. Avukatlık sözleşmesinde belirlenen nispi vekalet ücretinin bu tavan oranı aşması durumunda Avukatlık Kanunu madde 163/2 gereği tavanı aşan sözleşme tavan oranında geçerli olup tavanı aşan oranda geçersizdir yani burada kısmi geçersizlik söz konusu olur .Avukatlık ücretinin maktu olarak belirlendiği durumlarda ise esasen tavan miktar söz konusu olmamakla birlikte burada vekalet ücretinin sınırı TBK gereği aşırı yararlanma ve ahlaka aykırılıktır .Kamu hizmeti ifa eden serbest meslek mensubu olarak nitelendirilen avukatın ,aşırı yararlanma niteliğinde ücret belirlemesi meslek etiği ile bağdaşmayacağı gibi Türk hukuk sisteminde kabul edilebilirliği haiz bir durum değildir .Aşırı yararlanmanın sınırı hakkaniyet kuralları gözetilerek her olaya göre farklı değerlendirilmekte birlikte uygulamada dava değerinin yarısından fazla belirlenen vekâlet ücreti kararlaştırılmışsa aşırı yararlanmanın oluştuğu kabul edilmektedir. Yargıtay kararlarından görüleceği üzere avukatlık sözleşmesinde edimler arasında bulunan aşırı dengesizlik, düzenlenen avukatlık ücret sözleşmesini geçersiz kılmaktadır. Örnek bazı Yargıtay kararları şöyledir:

Yargıtay 13. HD.’nin 06.02.2013 tarihli  10509 Esas ,15307 sayılı kararında Yargılama sonucu 22.083.043.254 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olan dava konusu uyuşmazlıkta avukata avukatlık ücreti olarak avukata 20.000.000.000 TL ücret ödeneceği yönündeki hükmü ,” iyiniyet ve ahlak kuralları ile bağdaşmadığı” gerekçesiyle geçersiz kabul etmiştir.

Yargıtay 13. HD.’nin 14.05.2013 Tarihli ,5117 Esas, 12405 sayılı kararında; BK.’nun 19. maddesinin 1. fıkrası ile sözleşme yapma özgürlüğünün ilke olarak benimsenmiş olduğu ancak, bu özgürlüğe her özgürlükte olduğu gibi bir sınırlama getirilmiş olup (BK. 19/2, 20), sözleşme özgürlüğünün hukuka aykırı olarak yapılmasının yaptırımı olarak da sözleşmenin hükümsüzlüğünün kabul edilmiş olduğunu, yapılmış olan sözleşmenin ahlaka, kamu düzenine ve hukuka aykırı olmaması gerektiği, sözleşmenin yapıldığı tarihte bir taraf için saplanan hak ve menfaate eşit düşmeyen fahiş bir hak ve menfaatin, karşı tarafa sağlanmasının  ahlak kurallarına aykırı düşeceği” belirtilmiş ve “taraflar arasında kararlaştırılan avukatlık ücret sözleşmesindeki ücret ile karşı tarafa sağlanan hak ve menfaat arasında fahiş bir oransızlık bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekeceği”  ifade edilmiştir.[6]

2) Vekâlet ücretinin dava olunacak veya hükmolunacak şeyin değerinin yüzdelik bir oranına göre belirlendiği durumlarda bu oran Avukatlık Kanunu madde 164 gereği %25 ‘i aşamaz. %25 tavanı aşan sözleşmeler belirtilen %25 tavan oranında geçerli olur . Avukatlık Kanunu 164. maddesinin dördüncü fıkrası  ile avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirleneceği düzenlenmiştir. İlgili fıkra hükmü gereği, değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.

3)    Avukatlık sözleşmesinde vekalet ücretinin serbestçe belirlenmesinin istisnası olan durumlardan biri de avukatın dava sonucuna katılma yasağıdır. Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin üçüncü fıkrası gereği  yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz. “Hasılı davaya iştirak veya “dava sonucuna katılma” yasağı olarak da tanımlanan yasak, Roma hukukuna dayanmaktadır. Dava sonucuna katılma yasağı para dışındaki mal ve haklar bakımından geçerlidir ve  mal veya hakkın yargılama sonundaki rayiç değeri üzerinden belirli bir yüzdenin vekâlet ücreti olarak belirlenebilmesi yasak kapsamında değildir.Avukatlık Kanunu  m. 164/4 hükmü gereği avukatlık sözleşmesinde dava sonucuna katılma yasağının ihlal edilmesi sözleşmeyi bütünüyle geçersiz kılmamakla birlikte ücret unsuruna ilişkin düzenlemeyi kesin hükümsüz kılar ve ücret kanunda belirtilen sınırlar dâhilinde hâkimin takdiriyle belirlenir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 01.06.2009 gün ve E. 2009/1638, K. 2009/7573 sayılı kararı bu yasağa aykırılığa ilişkindir ve kararda avukatlık ücreti, avukatın vekalet hizmetine karşılık olarak avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılabilir ise de bu konuda yapılacak sözleşmelerin dava konusu mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olduğu hükmünü taşıyamayacağı , bu nedenle karara konu olayda avukatlık ücreti olarak  vekalet verenin ,dava konusu parsellerden üç adedini davacıya vermeyi taahhüt ettiği sözleşmenin davaya iştirak niteliğinde olup, geçersiz kabul edildiği açıkça belirtilmiştir.Sözleşmenin geçersizliği nedeniyle yüksek mahkeme, vekilin takip ettiği davanın karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi yönünde karar vermiştir.

Bununla birlikte yerleşik Yargıtay içtihatlarında görüleceği üzere tahsilat yapılması halinde asıl alacağın davalıya, asıl alacağın ferileri niteliğindeki ödemelerin ise davacı avukata vekalet ücreti olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığı Avukatlık Ücret Sözleşmesi, tarafların serbest iradeleri ile imzalanmış olduğu ve Avukatlık Kanunu ile hukuk ve ahlaka aykırı hükümler içermediği gerekçesiyle  geçerli  ve taraflar yönünden bağlayıcı kabul edilmiştir.

4) Avukat ,dava sonucuna katılma yasağına tabi olduğu gibi mutlak nitelikteki çekişmeli hakları edinme yasağına da tabidir. Avukatlık kanunu madde 47 gereği avukat el koyduğu işlere ait çekişmeli hakları edinmekten veya bunların edinilmesine aracılıktan yasaklıdır ve bu yasak, işin sona ermesinden itibaren bir yıl sürer. Bu yasak avukatın ortaklarını ve yanında çalıştırdığı avukatları da kapsar. Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 25.03.2013 gün ve E. 2012/527, K.2013/2178 sayılı kararına konu olayda müvekkilinin muvafakatı ile icra dairesindeki satış işlemine kendi adına katılıp dava konusu ihtilaflı taşınmazı satış bedelini ödeyerek aldığı biçiminde gerçekleşen eylemin Avukatlık Kanunu madde 47 hükmü ile düzenlenen çekişmeli hakları edinme yasağına aykırı olduğu ifade edilmiştir. Hükmün gerekçesinde avukatlığın bir kamu hizmeti niteliğine sahip bulunması, mesleğin onur ve saygınlığının ve aynı zamanda avukatın bağımsızlığının gereği olarak düzenlendiği ve avukatın uyuşmazlığa konu bir hakkı edinme amacı içerisinde olmasının , onun bu işi meslek gereği olarak değil, kişisel bir iş olarak görmesine neden olacağı belirtilmiştir.

5)  Avukatlık sözleşmesinde başarıya göre ücret kararlaştırılıp kararlaştırılamayacağı(Pactum De Palmorio) konusuna ilişkin  kanunda açık bir hüküm bulunmamaktadır ve bu durum doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre başarıyla ücretin belirlenmesi avukatın davanın kazanılma sürecine ortak olması sonucunu doğuracağından yasak olması gerektiği yönündedir. Diğer bir görüşe göre ise başarıya göre ücret belirlenmesi avukatın  meslek onuruna ya da objektifliğine etki etmeyip aksine avukatı teşvik edecek nitelikte olduğundan başarıya göre ücret belirlenmesi mümkündür.[7]Ancak bu durum hiçbir zaman davanın kazanılması, takibin sonuçlanması halinde ücret alınacağına ilişkin sözleşmelerin geçerli kabul edileceği şeklinde yorumlanamaz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 07.05.1981, 1265-3495 sayılı kararında tartışmaya mahal vermeyecek açıklıkta belirtildiği üzere avukatın davayı kazanması durumunda belli bir ücret alacağı, yitirmesi durumunda ise hiç ücrete hak kazanamayacağı ya da avukatın ücret almasının davayı kazanması koşuluna bağlı olacağı yolundaki sözleşmeler ,avukatlık hizmetinin adalete yardımcı olmak gereğini güden bir çeşit kamu hizmeti niteliğini taşıması ve davanın kazanılacağının yükümlenmesi bu niteliği ile bağdaşmayacağı için geçerli değildir. Yargıtay kararlarında ifade edildiği üzere avukatlık ücreti, üstlenilen işin olumlu sonuçlanmasının ya da davayı kazanmanın değil verilen hizmetin karşılığıdır. Bu nedenle davanın kaybedilmesi halinde ücret alınmayacağı kaydı sözleşmede yer almasa bile, ücret sözleşmesinin yalnızca kazanma ihtimali için ücreti içerdiği sözleşme hükümleri geçersizdir .Burada dikkat edilmesi gereken husus , dava kazanıldığı takdirde belli bir ücretin alınacağı; ancak, kaybedildiği takdirde ücret alınamayacağı kaydını içeren sözleşmelerin tümüyle geçersiz sayılmayacağıdır. Avukatlık Kanunu’nun 163.maddesi hükmünde 4667 sayılı kanun ile getirilen değişiklikten önceki Yargıtay kararları incelendiğinde  sözleşmenin tümünün geçersiz kabul edildiği görülmektedir. Ücrete ilişkin bu belirleme  hüküm ifade etmez ve doğrudan Avukatlık Kanunu’nun 163/3 maddesi uygulanarak, asgari tarifeye göre avukata ücret ödenmesi gerekir.

AVUKATLIK SÖZLEŞMESİNDE ÜCRET KONUSU DÜZENLENMEMİŞ OLMASI VEYA  ÜCRETE İLİŞKİN HÜKMÜN GEÇERSİZLİĞİ

Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin dördüncü fıkrası, vekâlet ücretinin kararlaştırılmaması halinde veya taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı veyahut da ücret sözleşmesinin belirlenebilir olmadığı ya da tartışmalı ya da ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz olduğu hâllerde vekalet ücretinin nasıl belirleneceği hususunu düzenlemiştir.

Avukatlık Kanunu’nun madde164/4

“Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. “Avukatlık sözleşmesinde ücret kararlaştırılmamış olsa dahi avukat ,ilgili hüküm çerçevesinde ücrete hak kazanır.

Avukatlık sözleşmesinde ücrete ilişkin hükmün geçersizliğine sebep olan ve uygulamada sıklıkla karşılaşılan durumlardan biri dava konusunun değerinin para ile ölçülemediği durumlarda yüzde usulüyle vekalet ücreti kararlaştırılmasıdır.  Uygulamada özellikle gayrimenkullerin karar tarihindeki rayiç bedeli üzerinden yüzde usulüyle vekalet ücreti belirlenmesi sıklıkla karşılaşılan bir durum olmakla beraber , söz konusu ücret belirlemesi  belirgin yada belirlenebilir bir meblağı ifade etmediğinden avukatlık sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmü geçersiz kabul edilmekte ve bu durumda  m164/4 gereği asgari ücret tarifesine göre vekalet ücreti belirlenmektedir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin14.01.2016 gün ve E. 2015/17998. K. 2016/406 sayılı kararında avukatlık sözleşmesinde belirtilen “gayrimenkullerin karar tarihindeki rayiç bedeli” ibaresi belirgin yada belirlenebilir bir meblağı ifade etmediğinden sözleşmenin bu bendinin  geçersiz olduğu ifade edilmiş, mahkemece asgari ücret tarifesine göre ücret belirlenmesi yerinde bulunmuştur.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 19.11.2013 gün ve E. 2012/25898, K. 2013/286248 sayılı kararına konu olayda avukatlık sözleşmesinde ücrete ilişkin “Bodrum ilçesi, Tepecik mah. … ada 65-66 parsel sayılı taşınmazlar kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhide verildiğinde mal sahibine isabet edecek binaların bir katının satışı yapıldığında, yani mal sahibine isabet edecek bir kat paraya çevrildiğinde bir dairenin satış bedeli, vekalet ücreti olarak ödenecektir.” Şeklindeki hükmün dava konusu sözleşmede olduğu gibi, “taşınmazlar kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhide verildiğinde mal sahibine isabet edecek binaların bir katının satışı yapıldığında, bir dairenin satış bedeli, vekalet ücreti olarak ödenecektir.” şeklindeki bir ücret sözleşmesinin,  belirtilen Avukatlık Kanununun “ücretin belirlenmesine” ilişkin hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle  geçersiz olduğunun kabulünün gerektiği yönünde karar verilmiştir.

AVUKATIN AZLİ HALİNDE AVUKATLIK ÜCRETİ

Avukatın azli hâlinde avukatlık ücretinin akıbeti azlin haklı bir gerekçeye dayanıp dayanmamasına göre değişmektedir. Avukatın azlinde haklı neden kavramı ,sınırlı sayıda olmamakla birlikte ,çerçevesi Yargıtay kararları ile büyük oranda çizilmiştir. Avukatlık Kanunu madde 174 “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. ”hükmünü haizdir. Azil haklı ise avukat ancak azil tarihinden önce tamamlanması nedeniyle muaccel olan işler bakımından  avukatlık ücretine hak kazanır. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 09.02.2017 gün ve E. 2015/34132j,  K. 2017/1559 sayılı kararında “Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı ücrete hak kazanır. Azil işlemi bir bütün olup bir dosyada azlin haklı, diğerinde haksız olduğu da kabul edilemez.” İfadeleriyle bunu açıklamıştır. Yargıtay kararlarında azlin haklı olarak yapıldığının kabul edildiği nazı durumlar şunlardır: Davacının vekil olarak müvekkili hesabına tahsil ettiği bedeli müvekkiline ödemesi gerekmesine rağmen hapis hakkını kullandığından bahisle ödememesi[8], dosyanın davacının hatası sonucu müracaata bırakıldığı ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi[9],avukatın tahsil ettiği miktar ve davanın akıbeti hakkında bilgi vermekten imtina etmesi[10],dava açma süresinin geçirilmesi[11], Kovuşturma konusu olayda da henüz müvekkilin işi bitmemişken, hasım taraftan vekâletname alınması nedeniyle güven ilişkisinin sarsılması [12], Müvekkil tarafından bildirilen hususların cevap dilekçesinde eksik, çelişkili, yanlış bildirilmesi, delil sunulmaması[13].

Haksız azil durumunda ise Avukatlık Kanununun, 174. Maddesi gereği  avukata ücretin tamamı verilir. Sözleşme ile belirlenen avukatlık ücretinin, dava ve takiplerin sonuçlanmasından bağımsız olarak, haksız azil beyanının hüküm ifade ettiği tarihte muaccel olacağı unutulmamalıdır.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 05.11.2015 gün ve E. 2014/31549, K. 2015/32037 sayılı kararında ;

Avukatlık Kanunu’nun 174/2 maddesi gereğince avukatın azli halinde ücretin tamamı avukata verileceği  ,ücret sözleşmesi yasa gereği belirlenen %25 üst sınırını aşmadığından geçerli olduğuna ve davacı avukat haksız olarak azledildiğinden taraflar arasındaki 30.09.2013 tarihli ücret sözleşmesinin tarafları bağlayacağı kabul edilmiş ve haksız azil ile ücretin muaccel hale  geldiği gözetilerek, Avukatlık Ücret Sözleşmesinde kararlaştırılan şekilde davacı avukatın ücrete hak kazandığı yönünde hüküm verilmiştir.

SÖZLEŞMEDEN DOĞAN ÜCRET ALACAĞI BAKIMINDAN ZAMANAŞIMI

Avukatlık Kanunu madde 40 hükmü ile iş sahibinin sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri süreceği  alacak hakkı için hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıllık zaman aşımı düzenlenmiş ancak avukatın alacak hakkı bakımından zamanaşımına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Avukatın alacak hakkı bakımından zamanaşımı, doktrinde avukatlık sözleşmesini vekalet sözleşmesinin türü olarak kabul eden baskın görüş ile avukatlık sözleşmesini “sui generis” bir sözleşme olarak nitelendiren görüşün mutabık olduğu ve Yargıtay içtihatlarında istikrarlı şekilde benimsendiği üzere ;6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147. maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, bu sürenin geçmesi ile zamanaşımına uğrar.

SONUÇ

  • Sözleşme ile belirlenen avukatlık ücreti, bir kamu hizmeti ifa eden avukatın hukuki yardımda bulunmak ediminin karşılığı olarak hak kazandığı ücrettir. Avukatlık sözleşmesinin yazılı yapılması ,ispat yükü bakımından önem taşırken sözleşmenin kurucu unsuru değildir ve geçerliliğini etkilemez.
  • Sözleşme ile belirlenen avukatlık ücreti maktu ya da nispi olarak belirlenebilir. Sözleşmede aksi bir düzenleme olmadıkça avukat ,ücrete hak kazanır. Avukatlık sözleşmesinin kurulması ve avukatlık ücretinin belirlenmesinde sözleşme serbestisi ilkesi geçerli olmakla birlikte bu durumun bazı istisnaları vardır.
  • Avukatlık Kanunu madde 164/4 gereği Asgari Ücret Tarifesi’nin altında ücret kararlaştırılamayacağı gibi , ücretsiz dava alınması halinde avukatın durum baro yönetim kuruluna bildirmesi zorunludur. Avukatlık sözleşmesinde vekalet ücretinin nispi şekilde yani yüzde usulüyle belirlendiği hâllerde %25 tavan sınırı üzerinde yapılan ücret belirlemelerinde ,%25 kabul edilerek avukatlık ücreti belirlenir. Maktu olarak belirlenen avukatlık ücreti için nispi usuldeki gibi kanunen belirlenmiş kesin bir sınır olmamakla birlikte vekalet ücretinin sınırı TBK gereğine aşırı yararlanma(gabin )olarak kabul edilir  .
  • Ücretin nispi usulde belirlendiği hâllerde vekalet ücretinin miktar veya değerinin belirli ya da belirlenebilir olması önem taşır.Ücrete ilişkin hükümlerde belirtilen usullere uygun yapılmayan sözleşme hükümleri geçersizdir.
  • Avukatlık sözleşmelerinde ücretin serbestçe belirlenebilmesinin bir diğer istisnası avukatın dava sonucuna katılma yasağıdır. Avukatlık Kanunu madde 47 gereği avukat el koyduğu işlere ait çekişmeli hakları edinmekten veya bunların edinilmesine aracılıktan yasaklıdır ve bu yasak işin sona ermesinden itibaren bir yıl sürer. Avukatlık sözleşmesinde başarıya göre ücret kararlaştırılıp kararlaştırılamayacağı konusu ise doktrinde tartışmalı olmakla birlikte ,davanın kazanılması hâlinde avukata bir ücret ödeneceği kaybı hâlinde ücret ödenmeyeceği kaydı içeren sözleşme hükümleri şüphesiz geçersizdir. Bu gibi hâllerde avukatlık sözleşmesi geçerliliğini korurken avukata asgari ücret tarifesi üzerinden vekalet ücreti ödenir.
  • Avukatlık sözleşmelerindeki ücret belirlemelerinin kanuni sınırlar dahilinde yapılması, avukatın hak kaybına uğramaması bakımından önemlidir.

[1] Faruk Erem, Meslek Kuralları (Şerh), Güncelleştirilmiş Yeni Baskı, Ankara, Ankara Barosu

Yayınları, 2007, s. 24.

[2] Özkan, Meral Sungurtekin; Avukatlık Mesleği (Avukatın Hak ve Yükümlülükleri), 4. Baskı,

İzmir 2013, s.217; Güner, Avukatlık, s.242.

[3] AYM, Esas: 2007/16 Karar: 2009/147, 15.10.2009 günlü kararı

[4] BAĞLI TAHİROĞLU ,Yasemin, “Hukuk Yargılamasında Vekâlet Ücreti”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, İSTANBUL 2019

[5] Güner, Semih, Avukatlık Sözleşmesi ve Ücreti, Yetkin Yayınları, Ankara 2014, s. 245

[6] UYAR, Talih, “Avukatlık Ücret Sözleşmesinde “Maktu” Vekalet Ücreti öngörülen Bir İş İçin Düzenlenmiş Olan (“600.000 USD+KDV+STOPAJ” ödeneceğini belirten) Yazılı Avukatlık Ücret Sözleşmesinin Geçersizliği –TBK.’nun 27/I ve TMK’nun 2. Maddesine Dayanılarak İleri Sürülebilir Mi?”, Ankara Barosu Dergisi ,2015/3,s.477,478

[7] ALBAYRAK, Hakan; “”Avukatlık Kanunu’ndaki Avukatlık Ücretine İlişkin Düzenlemelerin Arabuluculuk Üzerindeki Etkileri ve Avukatlık Kanun Tasarısı’nın Bu Açıdan Değerlendirilmesi”, Yıl 6, Sayı 12, Aralık 2018

[8] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 19.04.2011 gün ve E.2010/11227, K. 2011/6061 sayılı kararı

[9] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 28.03.1989 gün ve E. 168, K. 2109 sayılı kararı

[10] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 09.07.2015 gün ve E. 2014/32164, K. 2015/23709 sayılı kararı

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 26.11.2015 gün ve E. 2014/38870, K. 2015/34661 sayılı kararı

[11] Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 21. 10. 2015 gün ve E. 2013/13058, K. 2015/15344 sayılı kararı

[12] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 13.01.2015 gün ve E. 2014/8587, K. 2015/153 sayılı kararı

[13] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 12.09.2012 gün ve E. 2012/13627, K. 2012/19156 sayılı kararı